Olağan Şiir (36. Sayı)
Dergi Ücretsizdir
Sunuş
Bu sayımızda, değerli şair-eleştirmen dostumuz Enes Talha Tüfekçi’nin önerisi üzerine “Kim Kimi Kaybetti? Şair mi Okuru, Okur mu Şiiri?” sorusuyla okur karşısına çıkıyoruz. Uzun bir süredir şiirin okuyucuyla ilişkili boyutlarını çeşitli vesilelerle gündeme getiriyor ve öz itibariyle şiirle okuyucu arasındaki kopukluğun -bu kopukluğu derinleştirmek isteyen birtakım modernistlerin ve Batılı modernistlerin ülkemizdeki taklitçilerinin aksine- giderilmesi gerektiğini savunuyorduk; bu dosya, şiir-okur arasındaki irtibatı farklı cephelerden ele almamızı sağlamış oldu. Malum, modern şiirin bir kanadı seçkin-yüce bir şair tipi tahayyül eder ve bu seçkin-yüce şairin de çok sınırlı sayıda okur tarafından anlaşılabilecek şiirler üretmesini ister. Şair, birtakım mistik soslara batırılmış şifrelerle konuşacak, bu şifreler kalabalıkların algılayışına kapalı tutulacak ve ancak başka seçkin okuyucular tarafından çözülebilecektir. Yani şiir, sözüm ona seçkin şairlerle seçkin okuyucular arasında olup biten bir iletişim biçimi haline getirilecektir. Bu yaklaşım Türk şiirine büyük zararlar verdi, özellikle de II. Yeni şairlerinin ve bu şairlerin yörüngesine girmiş şairlerin kıymeti kendinden menkul bazı şiirleri ve okuyucuyu dışlayan açıklamaları okuyucunun şiire sırt dönmesine sebep oldu; ölenler öldü, kalanlar bu sırt dönüşün sonuçlarıyla uğraşmaya devam ediyor. Bu girdaptan acilen çıkmak zorundayız, fildişi kuleye çekilmiş şair mitleri gibi seçkin okuyucu varsayımlarının da karşısında durmalı ve şairle okuyucu arasında atılmış köprüleri yeniden kurmalıyız.
Gelecek sayımızda görüşmek üzere.
Aykut Nasip Kelebek