Dil ve Edebiyat (90. Sayı)
Dergi Ücretsizdir
Editörden
Hüseyin ALTUNTAŞ
[email protected]
Değerli Okuyucularımız!
Öncelikle hepimize gönül yüceliği, kalp rikkati
kazandıran, Yaradan’a teslimiyet ve
itaat hissiyatımızı güçlendiren kutlu ramazan
ayınızı tebrik eder, size, milletimize ve
çektiği acılara sabrederek elem ve sıkıntılardan onurlu
bir çıkış yolu arayan İslam âlemine bilgelik, esenlik ve
gönül şifalığı dileriz.
En acil duamız, Rableri için göz, gönül ve yemeiçme
orucu tutan tüm Müslümanların bu sıkıntılı süreçlerden
kurtulup tefekkür ve tezekkür[*] içinde nice
mutlu bayramlara erişmesidir. Her ramazan öncesi
benzer dilek ve duaları seslendirdiğimiz son 30 yılda,
İslam âlemi olarak hesapsız acılara giriftar olduk. Ne
var ki, muhatap olduğumuz maddi ve manevi ıstırapların
nitelik ve nitelikçe öncekilerden kat be kat arttığı
günümüzde, İslam dünyasının en büyük sorunu hâlâ
tefekkür ve tezekkür eksikliği olmaya devam ediyor.
Tefekkür ve tezekkür, bilgi, erdem ve aksiyon üretmenin
ihmal edilemez ön şartıdır.
Bugünlerde Kûtü’l-Ammare zaferi vesilesiyle okunma
rekorları kıran “Çöl Kraliçesi” adlı kitap, içeriğinde
sadece İngiliz hanımefendi Gertrud Bell’in destansı
hayatını değil, 20. yüzyılın başındaki acı izmihlalimizin
temel sebep ve kodlarını da barındırıyor. Oxford’lu
Miss Gertrude Bell’de o gün ne varsa, açıklıkla itiraf
etmek gerekir ki, o gün bizde olmayan da oydu. İslam
dünyasına musallat olan bela ve musibetlerin
arkasındaki en vahim kusurlarımız, hiyerarşik olarak
“Kurumsallaşmış cehalet”, cehaletin ürettiği “yaygın
ahlâkî düşüklük”, her ikisinden de güç alıp beslenen
“fukaralık ve acziyet” idi. Bu uğursuz üçlüye duçar olan
hangi memleket dirlik ve düzenliğini koruyabilir, hangi
değerini saldırgan Batı’nın hışmından kurtarabilirdi?
Yazık oldu; dünün İslam dünyasının belkemiği Osmanlı,
cehaletin, fukaralığın ve ahlaki lakaytlığın içten içe
kemirdiği ulu bir çınar gibi dallarının üzerine devrildi.
Değil dalları, bütün yaprakları o ağır cüssenin altında
ezildi; Mister Sykes ile Mösyö Picot tarafından hızarla
doğranır gibi parçalara bölündü, İslam dünyası kesik
başlı tavuk gibi amaçsız, yönsüz, yansız bir şekilde yüz
yıldır çırpınmaya mahkûm oldu.
Bu ramazan vesilesiyle yüz yıllık sorunlarımızı değil,
bizi biz olmaktan uzaklaştıran birkaç yüzyıllık sorunlarımızı
yeniden tefekkür mikroskobunun lamları üzerine
koymak ve bir çekirdek zarını inceler gibi sorunlarımızı
ve çarelerini tahlil ve terkip etmek durumundayız. Bunun
için küçük-büyük, genç-yaşlı, kadın-erkek demeden
toplumca okuma seferberliği ilan etmeliyiz. Okumayan
bir toplum sadece önünü görmekle kalmaz, dünü ile
bugününün bağlantısını da kuramaz. Bu bağlantıyı kuramayan
bir toplumun nereden gelip nereye gittiğini,
tarihin seyir istikametini, geçmişte yaptığı hata ve doğruların
neler olduğunu algılayıp değerlendirmesi mümkün
olabilir mi? Değerlendirmesi mümkün olsa bile, bu
üçlü engeli aşmaya ve rota düzeltmesine gitmeye entelektüel
olarak güç yetirebilir mi?
Çok okumalıyız, çok… Vereceğimiz her kuruş harçlığın
evlatlarımızı haz ve hız çağının zebunu olmaya
itebileceğini öngörerek onlara engin tefekkür geleneğimizi
tanıtmalı, hangi yolla yapabileceksek o yolla
kendi değerlerimizi öğretmenin bir yolunu mutlaka
bulmalıyız. Tek bir kadının Mezopotamya’nın bugünkü
halini almasındaki işlevselliğini gösteren, bizi mahcup
edecek kadar bilgi ve bilgelik dolu bir hayattır Miss
Bell’inki… Bizler, hayatlarını kutlu mesajın yayılması
için feda eden bir toplumun varisleriyiz. O halde, evlatlarımızın
hayallerini kendi değerlerimiz değil de Miss
Bell’in temsil ettiği Batı’nın kültür ve teknoloji ürünleri
süsleyecekse, bize intikal eden o tarihî mirası hakkıyla
değerlendirmiş olur muyuz? Eğer olmaz isek, bu sadece
basit bir kayıp değil, gözünü dikmiş bize bakan
İslam toplumlarının da hayallerine ihanet etmek sayılmaz
mı? Şiddet içerisinde amaçsız, yansız ve yönsüz
bir karmaşaya mahkûm İslam toplumlarına bilgeliği,
tefekkür ve tezekkürü yeniden hatırlatacak donanımlı
bir nesil yetiştirelim! Yetiştirelim ki, ürettiğimiz bilgiyle,
kültürle, sanat ve edebiyatla İslam toplumlarını
kendi medeniyet kodlarıyla barıştıracak anlamlı bir
eylem gerçekleştirmiş olalım!
Daha güzel bir dergide buluşmak dileğiyle…