Dil ve Edebiyat (58. Sayı)
Dergi Ücretsizdir
Değerli Okuyucularımız!
Söz dağarcığımızda, hikmet dolu anlamlarıyla kültür ve medeniyetimizin ruhunu
yansıtan pek çok atasözümüz var. Bal arısı nasıl bin bir çiçekten usare toplayıp kendinden
kattığı bir enzimle o özütü muhteşem bir lezzet kaynağına çeviriyorsa, Anadolu
insanı da yüzyıllar içerisinde çeşitli akıllardan, sezişlerden ve hikmet sahibinden
devşirdiği mana ve mefhumları en mütenasip bir formül içerisinde özetleyip atasözü
dediğimiz anonim hikmetlere çevirmiş.
“Marifet iltifata tabidir” sözü de bu hikmet dolu atasözlerimizden biridir. Bu üç
kelimelik cümlenin anlattığı hakikati sayfalarca açımlamak mümkün. Ancak buna hiç
gerek yok. Çünkü söz odur ki, ne bir kelime fazla ne bir kelime eksik, istenen meramı
tam olarak ifade edebilsin; atasözü de böyle söze denir zaten.
Marifet gerçekten de iltifata mı tabidir? Evet, insan doğası genellikle bu atasözünü
doğrular nitelikte çalışır ve yaptıklarına, ürettiklerine, ortaya koyduğu iyi ve yararlı üretimlerine
iltifat bekler. İltifat görmeden de iyi işler yapan, büyük işler başaran insanlar
yok mudur? Vardır elbet… Ancak bunlar insanlığın genel tabiatını temsil edecek kadar
çok değildir. Bu yüzden de az sayıdaki bu yüce ruhlu, âlicenap insanlara bakıp iyi şeyler
ortaya koyanları ilgiden, iltifattan mahrum bırakmak doğru olmaz.
Buradan nereye mi gelmek istiyoruz? İktisadi gelişmeye paralel olarak ülkemizin
kültürel bakımdan da atak yapması, medeniyetimizin çoktandır sönmüş ateşine kuvvetli
bir nefesle üflenip kül altındaki korun yeniden alevlendirilmesi gerekiyor. Buna,
yani edebî ve kültürel canlanmaya şiddetle ihtiyacımız var. Ancak her alanda olduğu
gibi, kültür, sanat ve edebiyat alanında eser üretecek ediplerimizin, sanatkârlarımızın,
kültür ve düşünce adamlarımızın da iltifata ihtiyaçları var. Hayır, elbette bu nitelikli insanlarımızı
yeni eserler üretmeye teşvik ederken kullanılması gereken iltifat yöntemleri,
çocukların renkli balonlarla, türlü şekerlemelerle heveslendirilmesine benzememeli…
İnsan onurlu bir varlıktır; edipler, düşünürler, sanat ve kültür adamları ise onurlu oldukları
kadar hassastırlar da… Bu değerlerimizin nasıl teşvik edilebileceği, üretimlerinin
iltifat görmesinin nasıl sağlanabileceği konusunda hem zihin yormak hem de işe yarar
önerilere açık olmak gerekiyor.
Kültür Bakanlığımız, hangi marifete ne tür bir iltifatla mukabele edilmesi gerektiğini
en iyi bilmesi gereken kurumumuz… Kültür, sanat ve edebiyat adamlarımızın yayımlanmış
eserlerinden kütüphanelere alım yapmak suretiyle yayınevlerine kısmi destek
sağlanması, bu alandaki üretimi artıracak nitelikte bir iltifat sistemi değildir. Çünkü
bununla asıl üretici olan yazar ve sanatkâr değil, yayımlayan kurum desteklenmiş olmaktadır.
Hoş, bu desteğin de yeteri kadar işe yaradığı söylenemez. Arada sırada ağza
çalınan bir parmak bal ne açı doyurur ne de yarayı sağaltır. Yapılması gereken, çok
daha kapsamlı, gelip geçici olmayan, üretimi zıplatıp patlatacak bir teşvik sistemidir.
Bu da eskilerin deyimiyle “kameti kıymetine uygun” itibarlı yarışmalar düzenlemekten
geçer. Anadolu insanının değerler manzumesiyle uyumlu romanlar, tiyatrolar, senaryolar
neden az? Batılı yaşam tarzını anlatan, insanımızın hayata bakışını sol ideolojik kalıplarla
işleyen romanlar, tiyatrolar, senaryolar neden fazla? Bunu tahlil için ülkemizde
düzenlenen köklü, itibarlı yarışmalara bakmak gerekir.
Bizim şu an için başkaca bir önerimiz yok. Ama hiç olmayacak değil… Öncelikle
konu üzerinde zihin yorulup tefekkür edilmesine ihtiyaç var. Marifet iltifata, iltifat yöntemleri
tefekküre tabi…
Değerli Dil ve Edebiyat Dostları!
Dergimizin “Karanlığa Mum Yakan Adam: Mustafa Miyasoğlu” başlığıyla çıkan Eylül
sayısı, okurlar ve edebiyat çevreleri tarafından ilgi ve beğeniyle karşılandı. Edebiyat
kadar vefayı da temel değerlerimizden sayarak hazırladığımız bu anma sayımıza gösterilen
ilgiye çok teşekkür ederiz.
Daha güzel bir dergide buluşmak dileğiyle…
Hüseyin ALTUNTAŞ