Dil ve Edebiyat (53. Sayı)
Dergi Ücretsizdir
Değerli Okuyucularımız!
Bahar mevsiminin gözde ayı mayıs, her sene olduğu gibi yine erguvanlarıyla,
çiçekli bahçeleriyle, latif havasıyla geldi ülkemize. Ama bu
güzelliklerden de öte, bu ülke üzerinde yaşayanların barış umutlarını
da yeşertti, büyüttü, gözle görülür hâle getirdi sessizce. Edebiyatın
bu süreçte yeri neresi? Cevap çok açık: Tam da baharla barışın yanı
başı… Baharın ilham ettiği duygular, hayatın işleyiş düzeninde de akisler bırakır
çoğu zaman.
“İşler zamana tabidir” der bilgeler. Zaman, kurulu bir saat gibi, dev tabiat kadranı
üzerinde bitimsiz tik taklarıyla ilerlerken, insanoğlu da zamana tabi işlerini
yoluna koymak üzere tabiata kulak kesilir her dem. Bu nedenledir her baharın salt
tabiatta değil, insan eylemlerinde de yeni başlangıçlara ev sahipliği yapması… Bu
nedenledir, birçok insanlık sorununun kış mevsiminde uykuya benzer bir durağanlıkta
demlenmeye bırakılması… Büyük savaşların genellikle insan doğasını ateşleyip
harekete geçirdiği yaz aylarında gerçekleşmesi de aynı saikle açıklanabilir
herhâlde.
Edebiyat, baharı terennüm eden şiirler gibi, barışın büyülü dilini de barındırır
içinde… Sözün güzelliği, en çok da barışın diline yakışır, barışın dilini güçlendirir.
Bu nedenle, Dil ve Edebiyat dergisi olarak hep toplumun değerleriyle barışık bir
dili benimsedik yazılarımızda, şiirlerimizde. Barışın kendi kendine gerçekleşen bir
değer olmadığını; emeğe, çabaya ve toplum iradesine ihtiyaç duyan harika bir
meyve olduğunu düşündük hep. Bu lezzetli meyveyi tanıtabilmenin yolu, öncelikle
onu kalplerde inşa etmeyi başaracak bir dile sahip olmaktan geçmiyor mu
sizce de? Barışın dili, baharın dilidir. Bahar nasıl yeni başlangıçları müjdeleyerek
tabiatı çiçek bahçesine çeviriyorsa, dergimiz de toplumdaki barış umutlarını
seslendirerek yazı ve şiirleriyle umudu yeşertmeye çalışıyor yüreklerde... Bu
yürekler, Malazgirt’te açılan kapıdan beraberce, kardeşçe giren öz çocuklarıdır
Anadolu’nun. Bu nedenle Anadolu, kutsal fetihlerle orayı İslam’a açanların da,
eski mülklerini isteyerek veya istemeyerek fatihlerle paylaşan çeşitli etnik ve dinî
grupların da bir arada, barış içinde yaşayacakları bir coğrafyadır, kesinlikle...
Genel Yayın Yönetmenimiz Üzeyir İlbak, “Tarihdeş Bir Milletin Yolculuğu” başlıklı
makalesinde, bu perspektifle temellendiriyor barışın gerekliliğini:
“… Beddua etmeden, buğz etmeden, nefret söylemine teslim olmadan, bu
yolculukta ışığı çoğaltan herkese, “Hak ocağını söndürsün!” öfke nidasının yönlendirmelerine
kapılmadan; haydi yakın çerağlarınızı! Çerağ olup gidelim birlikte,
bin bir çiçek açtırdığımız, birlikte savunduğumuz, şehit olduğumuz, vatan yaptığımız,
vatan bildiğimiz barış yurdu Anadolu’ya, Türkiye’ye! Kardeşlikle ve esenlikle,
bölünme endişelerinden arınmış olarak; evlatlarımızın hayatlarından ve birbirimizden
emin olarak yaşadığımız günlerdeki gibi yaşayalım yeniden! Öfkeye, ötekileştirmeye,
ulusalcılığa... teslim olmadan...”
Değerli Dil ve Edebiyat Dostları!
Bu sayımızda yine zengin bir içerikle çıkıyoruz karşınıza. Yeni isimlerden seçtiğimiz
çok sayıda hikâyemiz var, okumaktan keyif alacağınızı umduğumuz… Üstad
Necip Fazıl ile Sezai Karakoç hakkında kaleme alınmış makaleler ise bu sayıdaki
önemli kültür yazılarımızdan sadece ikisi... Birçok da deneme ve şiirimiz var zevkle
okuyabileceğiniz.
Dergimizin gıdası, okuyucularımızın ilgisidir demiştik. Okuyunuz, tavsiye ediniz,
eleştirilerinizi veya takdirlerinizi iletiniz; ama ille de ilginizi esirgemeyiniz!
Daha güzel bir dergide buluşmak umuduyla…
Hüseyin ALTUNTAŞ