Dil ve Edebiyat (43. Sayı)
Dergi Ücretsizdir
Sevgili Okuyucularımız!
Mevsimler dönüp dolaşıp hep aynı zamana gelmek gibi bir yasaya,
biz insanlar da yılın her mevsiminde hayata ve geleceğe
ilişkin farklı şeyler hissetmek gibi bir alışkanlığa tabiyizdir. Bu
evrensel yasa işledi, sonunda yine gündelik hayatın gölgelerde
geçirildiği, güneşin sadece doğarken ve batarken sevildiği sıcak
yaz günlerine girdik.
Mizaçlarımızın karkası üzerine inşa ettiğimiz farklı eğilim ve alışkanlıklarımızla
hep farklı kişiliklerde olsak bile, insan olarak pek çok ortak özelliğin
de sahibiyizdir her zaman… Kışın üşür, yazın sıcaklarız. Gölgeyi sever, aşırı
güneşten kaçınırız. Böyledir insanoğlu… Yaz gelince kanımız kaynar hepimizin…
Tabiattaki yoğun enerjiden payımıza düşeni alır, içe dönük günlerimizden intikam
alırcasına dışa, hayata, çevremize, tabiatın güzelliklerine yöneliriz. Temmuz
sayımızı hazırlarken bir taraftan tatilinizi geçireceğiniz yaz akşamlarında
hemen yanı başınızda olmayı, bir taraftan da o an yaşamakta olduğumuz
haziran ayına ait hüzünlü anıları ve olayları düşündük. Çünkü haziran ayı birçok
şairimizin, söz ve sanat ustamızın da ölüm yıl dönümüydü. Özellikle -Üzeyir
İlbak’ın deyimiyle “modern zamanların dayattığı hayat karşısındaki yeni duruşun
ve tavrın öncüleri”nden olan Dört Güzel Adam”ın ikisi- Cahit Zarifoğlu ve
Alaeddin Özdenören bu ayda vefat etmişlerdi. Dört Güzel Adam, 7 Haziran’da,
tam da ülkemizin yerli söz ustalarından Abdürrahim Karakoç’un vefat ettiği
gün, düzenlenen bir vefa gecesiyle anıldılar. Merhum söz ustalarımız, aralarında
Rasim Özdenören, Ali Haydar Haksal gibi edebiyat dünyamızın duayenlerinin
de bulunduğu o gecede, yakın dost, arkadaş ve kültür-sanat camiasından
katılımcıların dile getirdiği anı ve şiirlerle bir kez daha ebediyete uğurlandılar.
Vefa gecesinde dile getirilen sohbet tadındaki bu anı ve görüşlerden okuyucularımız
da mahrum kalmasın istedik. Böylece ortaya “Dört Güzel Adam”
dosyası çıktı. Dosyadaki yazılarımızı severek okuyacağınızı umuyoruz.
Yine ülkemizin şairlerinden, romantik müzikleriyle anılarımızda yer etmiş
birçok şarkının güfte yazarı, geleneksel şiirimizi tanıtıp sevdiren, önemli katkılarıyla
Türk şiirini bir adım daha ileriye taşıyan Bekir Sıtkı Erdoğan’la yapılmış
söyleşiyi de zevkle okuyacağınıza inanıyoruz.
Sevinerek belirtmeliyiz ki, bir zamanlar sıkıntısını çektiğimiz öykü dalında
bugün gelecek vaat eden birçok genç yazarımızın öykülerini sıraya koyarak yayımlama
aşamasına geldik. Bu bize öykü alanında epey mesafe aldığımızın güvencini
yaşatıyor. Bu sayıdaki iki öykümüz, Serpil Tuncer, Meryem Meriç, Salih
Koca, Üzeyir Süğümlü, Kubilay Orkun Yuna ve Yılmaz Yılmaz adlı genç kalemlerimizden
son ikisine ait… Daha çok öykü, söz sanatlarımızın daha hızlı gelişmesi
demektir. Genç kalemlerin her türden edebî çalışmalarına amade olduğumuzu
bu vesileyle bir kez daha beyan etmiş olalım.
Temmuz sayımızda, ilgi ve beğeninizi çekecek daha pek çok yazı ve şiir yer
alıyor. Nevzat Bayhan’ın “Aile ve Dil”, Mustafa Özçelik’in “Anadolu’nun Gülen
Yüzü: Nasrettin Hoca”, Adem Turan’ın “Şairin Beş Vakti: Fatma Şengil Süzer”
başlıklı yazıları bunlardan bazıları…
Daha güzel bir dergide buluşmak dileğiyle…
Hüseyin ALTUNTAŞ