Dil ve Edebiyat (40. Sayı)
Dergi Ücretsizdir
Değerli Okuyucularımız!
Bahar mevsimi gelir de hangimiz damarlarımızdaki kanın
akışkanlığının arttığını, yüreğimizi istila eden taptaze
bir yaşam enerjisinin bizi hayata, varlıklara, olaylara daha
iyimser bakmaya yönelttiğini hissetmeyiz? Nasıl hissetmeyiz
ki, o günden itibaren güneş müşfik ışınımlarıyla
gün boyu gülümsemeye başlayacak, sokakların soğuk ve
ıssız çehresi aylar sonra yeniden çocukların şen kahkahalarına
kavuşacak, bahar güneşiyle açıveren aceleci erik çiçekleri,
ardından erguvanlarla rekabet eden türlü meyve çiçekleri bütün
bahçeleri bir renk cümbüşüne çevirecek ama en önemlisi de hasta, yorgun ve bitkin
yaşlılarımız bile ömrün nihayete ermek üzere olduğu kuruntularından uzaklaşarak
bir delikanlı çevikliğiyle, nazenin bir genç kız edasıyla torunlarının ellerinden tutup
baharın neşesini, neşvesini yaşamaya koyulacak.
Bahar canlılıktır, diriliştir, taze bir solukla hayatı yeniden ve doyasıya hissetmektir;
ama aynı zamanda büyük işlere, insanlığın yararına olacak önemli projelere
de girişme zamanıdır. Bunun bilincinde olarak biz de dergimizde bahar temizliği
yaparcasına kıyımızı, köşemizi elden geçirdik, okuyucularımızın taze enerjilerine
uyum sağlayacak bir bahar hazırlığı yaptık. Sonuçta önünüze yine yazılarıyla, görsel
malzemeleriyle iç açıcı, merak çekici, keyifle okunacak bir dergi koymaya çalıştık.
Dergide sadece eğlenceli denemelere, hikâyelere, şiirlere yer vermekle kalmadık,
Türkiye’miz için çok yararlı sonuçları olacağına inandığımız yeni anayasa çalışmalarına
katkı sağlayabileceğimiz “Yeni Anayasanın Dili” adlı bir dosya da hazırladık.
Ülkemizin önemli bilim adamlarından, hukukçu ve edebiyatçılarından Prof. Dr.
Servet Armağan, Prof. Dr. Hamza Zülfikar, Doç. Dr. Abdurrahman Eren, Ahmet Turan
Alkan, Üzeyir İlbak ve Dr. Yusuf Akçay’ın yazılarından oluşan dosyamızda yeni
anayasa hazırlıklarına salt hukuk ve devletin çatısı açılarından değil, anayasa metninde
benimsenmesi gereken dil ve üslubun milletimizin kimliğini ortaya koyma
konusundaki yaşamsal önemi açısından da bakmaya çalıştık.
“Dilimiz kimliğimizdir” düşüncesini esas alan Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği,
ülkemizin yaşamakta olduğu yeniden yapılanma döneminde ülkemizdeki tüm
kesimlerin barış, huzur ve güven içerisinde yaşamasını mümkün kılacak yeni bir
toplumsal sözleşme hazırlanması sürecine katkıda bulunmayı millî bir görev telakki
etmektedir. Dergimiz de konuya aynı görev bilinciyle bakmakta, toplumun tüm
değerlerini koruyup gözetmenin ancak toplumla aynı dili konuşmakla mümkün olacağına
inanmaktadır. Toplumla aynı dili konuşmak, Anadolu insanının konuşurken,
yazarken, anlatırken kullandığı derin anlam katmanlarıyla zenginleşmiş Türkçemizi
temel yasamızın da dili yapmak demektir.
Daha önce bir sayımızda da değindiğimiz gibi, bir toplumun yasaları, o toplumun
konuştuğu dilin en özlü sözlerini oluşturur. Hukuk metinlerinin en önemlileri kuşkusuz
toplumların uzlaşma metinleri olan anayasalardır. Denir ki, Fransız ve Alman anayasaları,
tıpkı Balzac ve Schiller’in eserleri gibi Fransızca ve Almanca dillerinin başyapıtları
arasındadır. O hâlde neden bizim anayasamız da anlamca en doğru, en derin,
en sağlam Türkçe metnimiz; edebî bakımdan da en duru, en zarif, en şiirsel Türkçe
örneğimiz olmasın? Okuyucularımızı ve kamuoyumuzu şimdiden yeni anayasamızın
dili konusunda duyarlı ve girişken olmaya davet ediyor, güzel Türkçemizle yazılmış
temel yasamızın hikmetli Anadolu kültürünün de güvencesi olacağını hatırlatıyoruz.
Kimliğimiz olan güzel Türkçemizin yeni anayasamızın da temel niteliği olması
dileğiyle…
Hüseyin Altuntaş
Editör