Dil ve Edebiyat (167. Sayı)
Dergi Ücretsizdir
KALBİ KIRIKLAR YOLCULUĞU: GÖÇ
Üzeyir İlbak
Göç ve mülteci meselesi tarih boyunca inşa, yeniden inşa, kuruluş ve yıkılışların tetikleyici
unsurları arasında hep yer aldı. Bu gün de en başat meselelerden biri olarak
varlığını sürdürmekte ve eşgüdüm içerisinde ortak akılla küresel bir yaklaşım gerektirmektedir.
Göç konusu artık sınır devletler veya bölgesel işbirliği ile önlenebilecek, çözülebilecek
bir mesele değil. Komşu devletler ikili düzeyde de çözebilme kapasitesine sahip
değiller. Hatta kimi komşu ülkelerin güvenlik güçlerinin mülteci-göçmen botlarını göz göre
göre mızrak uçları ve askerî hücumbotlarla yaptıkları hız sonucu oluşan imha edici dalgalarla
uzaklaştırma-imha etme çabaları dünyanın gözü önünde yaşanırken böyle bir çözüm
mümkün değil.
Uluslararası güçler/birlikler, BM meseleyi küresel ortamlarda tartışmaya açsa da
gerekli ortak çözüm zeminine oldukça uzak düşmektedir. Hâlâ ortak bir dilden yoksundur
dünya. Kabul gören mülteci ve göç tanımına rağmen insanlar etnik yapılarına, coğrafi konumlarına,
ten renklerine ve inançlarına göre tasnif edilmeye devam ediliyor. Özellikle Avrupa
Ukraynalı göçmenlerle ‘öteki göçmenler’ arasında ten rengi ve inanç üzerinden katı
bir ayırıma tabi tutuyor ayakları üzerinde dik duran, düşünen ve konuşan varlıklar arasında.
Dünyanın egemen güçleri bir adım geri atarak ve kendilerini de insandan ayrı tutmayarak
İNSAN tarifinde ortak bir tarifte mutabık olmalılar. Dahası bu terimler ülkeden
ülkeye değil, aynı ülke içerisinde de kapsam, muhteva, anlam, çağrışım ve imaları açısından
önemli ölçüde farklılık gösterebilmektedir. Türkiye’de de tanımlar kişinin-siyasetçinin
ait olduğu ideoloji, etnik kimlik, inanç, coğrafi bölge ve bakış açısına göre yaklaşım farklılıkları
göstermektedir.
Burada Sayın Ekrem Erdem’e ait pratik ve meselenin anlaşılmasını kolaylaştıran bir
notu paylaşmakta fayda var: “Bir gün Zeytinburnu’nda esnaf ziyaretindeydik. Bir esnaf Suriyelilere
karşı olduğunu söyledi. Nereli olduğunu sorduğumda ‘Urfa’ diye cevap verdi. Ona ‘Asrın
başında sınırları çizen ülkeler cetveli biraz yukarı çekselerdi, bugün Suriyelilerle aynı durumda
olacaktın. Aşağıda tutsalardı bugün gelen Suriyeliler senin durumunda olacaklardı ve biraz
daha aşağıda kalanları istemeyeceklerdi. Kimin yarın ne olacağını kimse bilmez’ dedim.”
Göç, göçmenlik ve mülteci meselesi gönderen ve sınırlarını açan konumdaki ülkeler
başta olmak üzere polisi ve sınır görevlilerini, hükûmet ve hükûmet-dışı sivil kurumlarını ve
göçmenlerin kendilerini yakından ilgilendiren ve taraf olanların meseleyi birlikte çözmelerini
zorunlu kılan bir meseledir. Bugün Yunanistan meseleyi güç kullanarak terörize etse
de göçmenler gitmekten ve sınırları zorlamaktan vazgeçmiyor.
Göçe bağlı olarak ortaya çıkan yeni temel insan hakları sorunlarından biri de çocuk
ticareti, çocuk istismarı, organ ticareti … benzeri insanlık dışı uygulamalardır. Bu sorun
varlıklı ülke insanları tarafından destekleniyor ve bu alanda bir ekonomi üretilmiş durumdadır.
Bir insanın kalbini para karşılığı başka bir insana nakledenlere, kalbi satın alanlara,
nakil için hastane ortamını organize eden yöneticilere insan demenin imkânı var mı?
1975 yılından itibaren dünyada yaşanan savaşların, haksızlıkların, işgallerin, zulümlerin,
ihanetlerin, mazlumları daha da mağdur eden uygulamaların tanığı olarak yaşadım ve ömrü
yarım asrı geçen tüm insanlar ve insanlık bütün bunlara
şahittir. Birlikte aynı çağda yaşama onurunu yaşadığımız
Sezai Karakoç’un ifadesiyle “Zalime olan öcünü
mazlumdan almak/Zalim olmak ve en zalim olmak/
Ve artık ne İbrahim ne Yakup ve ne Musa var/Tersinden
okunan Tevrat hükümleri/Karaya boyanmış
mezmurlar” çağında yaşıyoruz. Filistin, Moro, Eritre’de
yaşananlara şahit olarak ve meydanlarda destek eylemleri
yaparak yaş aldık. Sovyet işgalinin Afganistan’da
sebep olduğu büyük zulmü gördük. Afganlı kardeşlerimizin
göçmen olarak getirilip Anadolu’da iskân edilişlerini
izledik. Bulgaristan’ın Belene’de uyguladığı insanlık dışı
zulüm ve işkenceler gönlümüzü paramparça etti, yüreğimizi
dağladı. Gruplar hâlinde katar katar insanlar Edirne
istasyonuna indiler. Doğu Türkistan’da Çin zulmü artarak
devam ediyor. Fırsat bulanlar bir şekilde gelip Zeytinburnu’ndaki
akrabalarının yanında nefesleniyor.
Kuzey Irak Halepçe’de insanların kimyasal bombalarla
imha edilmelerine, Suriye’nin orta yerinde Hama’da
Baba Esed’in tanklarla insanları ezdiği vakitlere
erdik. Cahit Zarifoğlu’nun “Hama: Sımsıcak” şiiri o
günleri kayda geçen bir şiir olarak ezberlendi: "Bakınca
kara aklın batağına/Yetmiş bin şehit/ ...Sarıklar kan
oldu/Ak sakal kan oldu/Demek bitmedi Kerbela/Hama
Kerbela’sı dehrin/Nasıl kuru dudakları devlet olduysa
Hüseynin/Şehit ağzını değdir üstüne ölü kalbimin/.....
ve üstüm başım perişan benim/Elim hayret kısa kamalarım
kayıp/De şehit nefesini değdir üstüne ciğerimin".
Körfez ve Irak işgallerinde de Türkiye çoğunluğu Kürt,
Kuzey Iraklı kardeşlerini güney sınırlarında misafir etti.
Türkiye, en zor şartlarda bile lokmasını ve damını insan
kardeşleriyle paylaşan insanlık merhametinin abidesi
olarak yaşamasını ve yaşatmasını biliyor.
Batılı komşularımızın, AB’nin ve BM’nin örülen
tel duvarların ardında durarak, kamera çekimleri ile
batırılan botlardaki mültecilerin balıklara yem olmasını
görmezden gelerek ortaya koyduğu gayrı insani
durum acı vericidir. Kıyıya vuran minik cansız bedenlere
sarılan annelerin, babaların çığlıklarına sağır insanların
yaşadığı bir çağda feryadı bastırılan bir ülkenin
insanı olarak maruz kaldığımız vicdan azabının
karşılığında bir gün bugünün zalimlerinin de göçmen
olmalarını diliyoruz. Ülkesi insanlarına, çocuklarına,
kadınlarına, yaşlılarına işkence edenleri görmeyen,
görmezden gelenlerden daha zalim kimdir?
Zamanın, çağın, yakın geleceğin sorumluluğunu
müdrik insanlar olarak insanlığın huzurlu geleceğinin
mesuliyeti hepimize aittir. Miyanmar, Ukrayna,
Filistin, Somali, Afganistan, Yemen, İran, Irak, … Suriye’de
olup bitenlerin ve yaşananlardan dolayı mağdur
olanların durumu ile dünyadaki tüm mülteciler için
yeni bir umudu yeşertmek, yeni bir bakış açısı ortaya
koymak ve insanlık için yeni bir paradigmayı birlikte
oluşturmak zorundayız.
İnsan kardeşleri için insanlığın merhamet meşalesini
tutuşturacak insanları selamlıyorum.
------
Özür ve Düzeltme
Rasim Özdenören Özel Sayısı'nda (Sayı: 166)
"Sıddık Akbayır, Rasim Özdenören İçin Bir Sözlük Denemesi"
başlıklı yazıda "Günde, 6-7 filmi seyrettiğini
bilir." cümlesi "Günde, 67 filmi seyrettiğini bilir." şeklinde
yayımlanmıştır. Doğrusu “6-7 filmi seyrettiğini
bilir” olacaktır. Ayrıca yazının kaynakçası yayında yer
almamış ve ileride yapılacak çalışma ve atıflarda bir
yanlışlığa sebep olmamak için kaynakçayı da burada
yayımlamaya karar verdik. Sayın Akbayır'dan özürle
düzeltir, çalışmalarında başarılar dileriz.
Sıddık Akbayır: Kaynakça
Ahmet Ufuk Erkan; O Benim Arkadaşım, Kafdağı, S. 60, 2006.
Ali Haydar Haksal; Bendeki Rasim Özdenören, Yedi İklim, Dosya: Gül
Yetiştiren Adam, S. 107-108, Şubat- Mart 1999.
Ali Haydar Haksal; Rasim Özdenören: Ruh Denizinden Öyküler, İnsan
Yayınları, İstanbul 2008.
Âlim Kahraman; Bir Duyarlığın Çağdaş Biçimleri, İncelemeler, Akabe
Yayınları, İstanbul 1985.
Arif Ay; Bir Portre, Yedi İklim, S. 107-108, Şubat-Mart 199.
Asım Gültekin, Rasim Özdenören’le Söyleşi, Kitap Postası, S. 13, Nisan
2006.
Atasoy Müftüoğlu; Niteliğin ve Bilgeliğin Sesi, Kitap Postası, S. 13,
Nisan 2006.
Ayşe Uzun; Rasim Özdenören, Çok Sesli Bir Bozkır Dervişi, Gençlik ve
Spor Bakalığı Yayınları, Ankara 2016.
Cem Uraldı; Bir Entelektüel ve Sanatçı Olarak Rasim Özdenören’in
İnsanlık Hâlleri, Çok Sesli Bir Yazar Rasim Özdenören, Hazırlayan:
Ömer Erinç, Kahramanmaraş Belediyesi Kültür Yayını, Kahramanmaraş
2011.
Cemal Şakar; Bir Zincirin Halkası, Yedi Güzel Adamdan Biri Rasim
Özdenören, Hece, S169, Ocak 2011.
Ersin Nazif Gürdoğan; Görünmeyen Üniversite, İzYayıncılık, İstanbul
2021.
İbrahim Tökel; Rasim Özdenören Göstergeleri, Yedi Güzel Adamdan
Biri Rasim Özdenören, Hece, S169, Ocak 2011.
Necip Tosun; Rasim Özdenören’in Düşüncesinde Kadın ve Aşk, Yedi
Güzel Adamdan Biri Rasim Özdenören, Hece, S169, Ocak 2011.
Ömer Aksay; Kaideyi Bozan İstisnalar, Hayykitap Yayınları, İstanbul
2012.
Sıddık Akbayır; Rasim Özdenören’le Söyleşi, 9 Şubat 2011, Ankara.
Sıddık Akbayır; Bir Fotoğrafınız da Bende Kalmış, Rasim Özdenören,
3. Basım, Akçağ Yayınları, Ankara 2010.
Sıddık Akbayır; Bir Portre: Rasim Özdenören, Temrin, S. 59, Mayıs-
Haziran 2013.
Turan Karataş; Rasim Özdenören İçin 10 Kavram; Rasim Özdenören
Kitabı, Memursen Kayseri Şubesi Yayını, Kayseri 2011.