Dil ve Edebiyat (131. Sayı)
Dergi Ücretsizdir
“Sükût Suretinde” Bir Veda
Üzeyir İlbak
Nuri Pakdil inanmış, inandığınca yaşayan kelimenin tam anlamıyla Müslüman
bir şahsiyetti. İnandığı için kurumlara, sistemlere, güce, birey/e/
lere mihnet etmezdi. “Yitire yitire kazandık” diyerek özgürlüğün, özgür
olmanın bilinciyle yürümüştü. İnandığı kudretle dünyadaki akdi bitti, özgürlük
arayışı bilincini ardından gelenlere emanet ederek yeni bir göçe/hicrete çıktı.
Nuri Pakdil, zor zamanlarda “insanı, insana karşı savunmak” üzere çıktığı yolculuğu
tamamlanmış oldu
“Yazmak: uzun bir yürüyüşe çıkmaktır. İlkin değilse de sonra sonra anlıyorsunuz
bir koşuda olduğunuzu; yarıştığınızı, her şeyden önce, kendi kendinizle. Tüm surları
yıkarak, direnişinizi de sınadığınızı. Bir de şu var: insanlığın yükünü çokluk, yazarlar
taşıyabilmişlerdir” (BYN-I: 2012, s. 12) diye yazmıştı. Evrenin gözetlendiği, varlığın
ilahi bir ayet olarak algılandığı bir medeniyete mensubiyetin bilinciyle, idrak sınırlarını
zorlamaya gelmiş “bildiğim her şeyden sorumlu olmazsam, nasıl hak ederim
yaşamayı?” diyen bir devrimci şuuruyla yaşadı.
Nuri Ağabey, ağabeyler çağının öncü isimlerindendi. Tevarüs ettiği büyük sesin
yankısını aksettirebilen bir bilince, bilgeliğe sahipti. Sebilürreşad, Büyük Doğu, Diriliş
nehrine Edebiyat Dergisi Kulesi’ni eklemiş; Mavera ufkuna bakacak bir kuşağa
ağabeylik yapmıştı. Mavera ufkunun görünürlük alemine aktardıkları da büyük nehre
yeni köprüler ve burçlar eklediler. Yolculuk, büyük bir dirençle devam ediyor. Sesimiz
“Doğrulama, katılma, özgür olma: Şehadet getirmek” (EK: 2012, s.9) ilkesiyle gümrah
zamanlardan görkemli vakitlere eviriliyor.
Nuri Pakdil; Batı’nın korkudan, korku üreten savaşlardan beslendiğini görenlerdendi.
1970’li yıllarda Paris gözlemlerini “Batı Notları”nda yazdı. “Savaşsız bir Amerikan
ekonomisi çökebilir. Amerika için ülkesi dışındaki savaşlar, alıcıları hazır pazar
yerleri anlamına gelir. (…) Batılılar, yüreklerinin en gizli köşelerinde hâlâ duran ‘Ortadoğu
korkusu’nu atamamışlardır. Nedir bu korku? Ortadoğuluların, İslâm uygarlığını
yeniden gün yüzüne çıkarmaları olasılığıdır. (…) Ya bir gün
Ortadoğulular, inançlarının gösterdiği birlik çizgisinde el ele
verip ‘Biz, bütün Ortadoğu ulusları bir ülkeyiz bundan böyle’
derlerse, Batılılar kimleri sömürebileceklerdir?” (BN:2010, s.
34). Bir diğer tespiti: “1 Nisan 1972 günlü Le Monde gazetesinin
Türkiye’ye değgin bütün yazılarından, âdeta yurdumuzun
bölünmesini, ulusumuzun parçalanmasını istiyorlarmış anlamı
çıkarılabilir” (BN:2010, s.14) şeklindedir.
Düşünce, eylem, yol, yolculuk, sorumluluk bilinci ile yaşanan
bir ömrün şahitleri olarak Nuri Pakdil Ağabeye minnet
borcumuzu ifade etmekten bile aciziz. “Her cümlenin vebali
ağırdır. Kapsama alanına tüm insanlık girmektedir” dediği
için mi yazamıyorum? Bu metin, en zorlandığım yazılardan
biri oldu. Belki de onun çocukluk ve ilk gençlik yıllarını yaşadığı
Kahramanmaraş sokaklarından geçerek gittiğim Yedi Güzel Adam Edebiyat Müzesi’nde
o kuşağın her birini yeniden hatırlamak yazmamı zorlaştırdı. Müzede Necip Fazıl
Kısakürek, Nuri Pakdil, Erdem Beyazıt, Alaeddin Özdenören, Cahit Zarifoğlu, M. Akif İnan,
Sezai Karakoç, Rasim Özdenören … her biri kendilerine ayrılmış odalarda sizinle sohbet
edecekmişçesine bekliyor; yayınladıkları dergilerle zamanda geçmişe bir yolculuğa davet
ediyorlardı. Kitap Fuarı için gittiğim Kahramanmaraş, Nuri Pakdil’in vefatı ile aynı tarihe
denk düştü. Bu bende farklı çağrışımlara sebep oldu. Okul sohbetlerinde de Nuri Ağabeyi
konuştuk. Kahramanmaraş’taki tüm ilan panoları ve afişlerde Nuri Pakdil’in “Kuşkusuz,
en etkili ve evrensel silah, kelimedir. Okumadığın gün karanlıktasın” sözü kullanılmıştı.
Yürüdüğü yolda taşıdığı dağı kelimelerine yükleyerek bırakıp gitmişti. Maddi varlığının
olmadığı şehrin her sokağında “anlamak fiilinden” tutuşturduğu meşalelerle insanları,
birbirini anlamaya ve tanımaya çağırıyordu. “İnsanı, insana karşı savun”an “soylu öfke”-
si “mâsum, kocaman bir gök beşiği”nden inerek merhamet meltemiyle insanları “düşünce
birliği”ne çağırıyordu.
Nuri Pakdil ve Edebiyat Dergisi öğrencileri kelimelere özenle yaklaşır, her bir kelimeye
özel anlamlar yükler. “Kutsal Kitap, emek, başkomutan, önder, Batıcılık, batılcılık,
yerli düşünce, yabancılaşma, karasiyasa, öfke, direniş, ideoloji, kelime …” gibi ifadelerin
Edebiyat Dergisi sözlüğünde farklı anlamları vardır.
“Bağlanma” isimli eseri “Fethi Gemuhluoğlu’nun büyük anısına bitimsiz saygıyla”
ithaf edilmiş. Bu takdim bir dostluk ve sadakatin saygın ifadesidir. “Bağlanma” bir tür
Sadakat Risalesi olarak okunabilir. “İnsanın bazen kendini yalnız duyumsaması, bu
yalnızlığından korkması, kendi kendine üşümesi olur ya; işte o zaman, yanına gitmesini,
varıp görmesini dilediği biri olur ya; o biri O olurdu: ulu ağaç gibi. (Yalnızlığımız dağılırdı,
üşümemiz giderdi, umutlu yanımız yeniden devinimleşirdi, birden en önüne sıçrardık
kavganın; sığamaz olurduk yeryüzüne). Çok insanı O’nun yanından yeni bir güç kazanmış
olarak ayrılmış görürdüm: Plautus oyunlarının birinde, şöyle söyletir bir kahramanına:
‘Yüreğimiz var, var ama yüreğimizi dayayacak bir yer yok’ (: İşte o yer oluyordu
kendisini tanıyanlara O)”.
Nuri Pakdil anlaşılmıyor, diyenlerin çok olduğu bir çağda yaşıyoruz. İtalyan Türkolog
Prof. Dr. Anna Masala da “insanlar Pakdil’i iki bin yılından sonra anlayacaktır” tespitini
yapmıştı; ancak Pakdil’in bir zaman dilimine yerleştirilerek anlaşılmasını beklemek makul
görünmüyor. Pakdil’i anlamak için yalnız yürürken bile aynı inancı paylaştıklarınızla
yürüdüğünüze inanmanız gerek. Kaleme, kelimeye, cümle ve Kutsal Kitab’a yaslanan
“yerli düşünce” eksenli fikrin konu, söylem, yaklaşım, anlama ve anlatabilme istikametinin
şuuruna ermeniz gerek. Tamamen yerli, kendi coğrafyasının, tarih ve kültürünün inşa
ettiği hakikatin şuuruna varıldığında Nuri Pakdil’i anlamanın zor olmadığı anlaşılacaktır.
Pakdil “İdeoloji, benim dünyamdır. Bana geçmişimi anımsatır, bu günümü belirler,
geleceğimi tayin eder. Çünkü ödevimin ne olduğunu, ancak ideolojik davranışlar içinde
anlıyorum” diyordu.
Rahmet ve dua ile.
Not: Aralık 2019 sayımızda Nuri Pakdil dosyasında buluşmak temennisiyle sizleri selamlıyor;
Nuri Ağabeye Allah’tan rahmet ve mağfiret diliyoruz.