Dil ve Edebiyat (126. Sayı)
Dergi Ücretsizdir
Nezaketsiz Nesiller Çağında Maarif
Üzeyir İlbak
Son zamanlarda eğitime dair olumlu
gibi görünen ufak tefek değişiklikler
dikkat çekiyor. Tatillerin
kısa zaman dilimlerinde kullandırılması,
ders saatlerinin azaltılarak zorunlu
ortak derslerin yoğunlaştırılması gibi.
Niyet iyi de olsa temelsiz. Türkiye eskimiş
ve çağın dışına düşmüş John Dewey’in
‘deneyci-pragmatist’ eğitim modelini tartışmadan
eğitim sistemlerinde köklü bir
değişim ve dönüşüm gerçekleştiremez.
Sistem, üniversite diplomalı cahil, bilgisiz,
görgüsüz ve nezaketsiz bir nesil üretiyor.
Türkiye diplomalı-işsiz cahillerle eğitimli
teknisyenler arasında tercih yapmak ve
yeni bir maarif hareketi başlatmak zorundadır.
Yeni maarif hareketinin temelini de
yeni bir bilim [epistemoloji] tanım ve tasnifiyle
yapmalıdır.
Batı'dan kopyalanan ve Müslümanların
bilimde, mimari ve sanatta altın çağını yaşadığı
Ortaçağ'a ‘karanlık çağ’, İstanbul’un
Fethi’ne ‘işgal’ diyen bilim tasnifi ile sağlıklı
bir nesil yetiştirilemez. Dewey’in sistemi
üzerine kurulan eğitimimiz, rahmetli
Halil İnalcık Hoca’nın ifadesiyle “Osmanlı
Sultanları bu milletin kanını dört kıtada
heba etmiş müstebitler olarak öğretilirdi”
ifadesinde somutlaşmıştır. Buna bütünüyle
son verilmelidir.
Nurettin Topçu’nun "Milletimizin üç
asırdan beri geçirmekte olduğu buhranların
sebebi ve kaynağı, kültür ve maarif sahasında
aranmalıdır" tespitinin üzerinden
yarım asır geçti. Amerikalı Pragmatist bir
eğitimcinin raporu ile sistemi tanımlayan
kavramlar da tersyüz edildi. Cemil Meriç’in
ifadeleriyle “Hoca öğretmen oldu, talebe
öğrenci. Öğretmen ne demek? Ne soğuk
ne haysiyetsiz ne çirkin kelime. Hoca
öğretmez, yetiştirir, aydınlatır, yaratır.
Öğrenci ne demek? Talebe isteyendir; isteyen,
arayan, susayan.” Hazır bir şeyler
yapma derdi olan bir eğitim bakanı var;
bütün bunları yeniden düşünmeli hatta
mektep, maarif, muallim ve talebe ilişkisi
yeniden tarif edilmelidir. Bakan Selçuk’un
2023 Eğitim Vizyonu belgesinde yeni sistemin
anahtar kavramları olarak verdiği
"Derinleşme, tasarımsal düşünce, toplumsal
fayda, çok yönlü yetişme, çift kanatlılık,
öğrencinin kendisiyle buluşması, ilgi
alanları, kişiselleştirmeye olanak sağlama,
bilgi kuramı, sistem kavramı, esnek yapı,
sertifika programları"nın dayanak noktaları
karanlıkta bırakılmıştır.
Sayın Bakan Batıcı-Seküler, sömürgeci
pozitivist temeller üzerine kurulan eğitim
sisteminin değişiminden ya da dönüştürülmesinden
söz etmiyor. Medeniyet birikimimizin
ve tevarüs eden kültürümüzün
eğitim süreçlerinin neresinde verileceğine
dair bir fikir ortaya koymuyor. Ahmet
Hamdi Tanpınar [-ki modernist ve pozitivistti],
Tanzimat’tan itibaren başta eğitim
sistemi olmak üzere Türkiye’de her alanda
metamorfoz (başkalaşım) yaşandığını ve
sürecin “kültürel inkâr” olarak dayatıldığını
yazmıştı. Medeniyet değiştirme çabasıyla
kendimizi inkâr ederek yola çıkmıştık!
Tanpınar tarih, millet, cemiyet, kültür,
sanat gibi değerler manzumesini devam
ve ebedîlik/kesintisizlik ekseninde görür ve
“Tanzimat'tan sonraki senelerde kaybettiğimiz
şey bu devam ve bütünlük fikridir”
der. Huzur romanında da Mümtaz’a “dizi
koptu bir kere. Bugün Türkiye'de nesillerin
beraberce okuduğu beş kitap bulamayız”
dedirtecektir. Dil, medeniyet ve kültür
alanında yaşadığımız kaos sonrasında âna
mahkûm edildik. Bugün ortaöğretimde
Tanpınar sözlük kullanılmadan okunamıyorsa
sayın bakanın söyledikleri boşlukta
kalır. Batı hayranlığı, Batı’nın bilim tasnifi
ve tarifi, ana okulu seviyesinde öğretilen
İngilizce ile dayatılan metamorfoz bizi
müstağrip bir nesille yüz yüze bırakmıştır.
Felaketi anlamak için Cemil Meriç’in “1947
Haziran. Yedi aydır Hukuk Fakültesi’nde
Fransızca okutuyorum. Talebe perişan. Dilini
unutan bir nesil, yabancı dili nasıl sevsin?"
feryadına kulak kabartmak gerek. Bugün
1947'nin talebesi de yok!
Bir tarif yapılacaksa kimi olaylar ve eylemler
hatırlanmalı; Batı siyasî çevrelerinin
tepkileri de dikkate alınmalıdır. 2011 yılında
Londra ve İngiltere’nin bazı şehirlerinde
başlayan isyanlara Başbakan Kemırın
'ın (Cameron) tepkisi "Öylesine haylaz bir
kuşak yetişti ki ya çetelerin saflarını dolduruyorlar
ya da cezaevlerini..." şeklindeydi.
Gezi ve cezaevlerindeki gençlerin idrak tutulması
olarak tarif edilebilecek körlüğüne
de bu bakış açısından hareketle bakılmalı
ve eğitim-kültür ayırımını ortadan kaldıracak,
her iki olguyu birlikte uygulayacak bir
sistem kurulmalıdır.
Türkiye kültür, medeniyet ve eğitim meselesini
bütüncül olarak dikkate alarak yeni
bir yorumla yola çıkmalıdır. "İlim ve tekniğin
öğrenilmesiyle elde edilip insanlığın
yararına kullanılan hüner, sanat ve bilgiler"
olarak tarif edilen maarif kavramı ile yeniden
buluşmalı ve köklerimizi dikkate alan
bu kavramla eğitim sisteminde köklü bir
değişime gidilmeli; Milli Eğitim Bakanlığı
Maarif Bakanlığı’na veya Maarif ve Medeniyet
Bakanlığı’na dönüştürülerek kültürü
de kapsamalıdır. Böylece kültür, antropolojik
bir kalıntı olarak uhdesinde bulunduğu
Turizm Bakanlığı’nın kör noktası olmaktan
kurtulacaktır. Medeniyet, kültür, eğitim,
müzeler, ören yerleri, sanat gösterileri,
tiyatro-sinema, okuma, kitap, yayın… gibi
alanların tamamı tek bakanlık çatısı altında
bir araya getirilmelidir. Maarif kavramı
bütün bu alanları kuşatıcı bir terim olup
meseleye çözüm olacaktır.
Maarif Bakanlığı ahlâk, ideal, idrak genişlemesi,
ruh, tevazu / başkalarına saygı
ve özgüven temelinde dünyaya ve günün
ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yapılandırılmalı;
nesiller diploma kovalayan
sürü olmaktan kurtarılmalı, ülke ihtiyaçlarını
merkeze alan bir yüksek öğretim planlanmalıdır.
Diplomadan medet uman ve iş
beğenmeyen okumuş cahiller ordusu aziz
ülkemizin geleceğinin önündeki engele dönüşmektedir.
"Şahâdetnâmeli câhil mi istersin bu
âlemde / Maârif şimdi bizde meyvesiz eşcâra
dönmüştür" (Şâir Eşref)
***
RAMAZAN
Yâ Rab, şu muazzam Ramazan hürmetine,
Kaldır aradan vahdete hâil ne ise;
Yâ Râb, şu asırlarca süren tefrikadan
Artık ezilip düşmesin ümmet ye’se.
Mâdâm ki verdin bize bir rûh-i nevin...
Yâ Râb, daha bir nefha-i te’yîd insin!
Mehmet Âkif/8 Eylül 1910
Tutunduğumuz orucun manevi iklimi sonunda
yaşadığımız kaotik günlerin geride
kalması ve medeniyetler manifestosu İstanbul’umuza
bayram olması temennisiyle
Ramazan Bayramınızı tebrik ederiz.