Dil ve Edebiyat (113. Sayı)
Dergi Ücretsizdir
Dinde Güncelleme, Suffe ve Seçim
Üzeyir İlbak
I.
Müslümanların dininin adı İslam’dır [Kuran, 3/19].
Bu kelime hakikate delalet eder. Kanaatler alanının
ürettiği mitoslar, menkıbeler, dindarlık anlatıları
ve dini diğer edimler din alanının alt kültürleridir.
Kanaatler alanının verileri zaman zaman hakikatler
alanıyla uyuşmayan anlatılar da ihtiva eder. Müslümanların
temel sorunu bu kanaatler alanının din
yerine ikame edilmesidir; hatta her bir alanın birer
dine dönüştürülmesidir.
Müslümanlar, dinlerinin emri gereğince düşünürler,
“akl ederler, tefekkür ederler”. Merak ederler ve
cevap ararlar. “Hiç içtiğiniz suyu düşündünüz mü?”
[Kuran, 56/68] “Görmez misin (ey insanoğlu), Rabbin
gölgeyi (akşama doğru) nasıl uzatıyor; eğer dileseydi,
hiç şüphesiz onu olduğu gibi bırakırdı; fakat
sonra gölgeye güneşi yol gösterici kılmışızdır” [Kuran,
25/45]. “Ve onların aralarında sana kulak verir gibi
yapanlar var; ama eğer akıllarını kullanmıyorlarsa,
sen sesini hiç sağırlara işittirebilir misin?” [Kuran,
10/42]. Hayatlarının kontrolünü ve dini yaşantılarının
şekillendirilmesini başkalarına bırakanlar, Allah’ın
akıl nimetine de ihanet ederler. Yaşadığımız toplumda
insanların her şeye bir cevapları var; cevabı olan
kişilerin merakı olmaz. Kesin inançlılar merak etmezler
ve kendilerine söylenene inanırlar; bu inanç
anından itibaren ana kaynağa dair yorum farklılıkları
ortaya çıkar ve din, dindarlığa evrilir. Dindarlık,
aklını ayakkabısıyla cami, dergâh ve sohbet odalarının
kapısına bırakanların yaşadığı akıldan mahrum
döngünün adıdır. Merhum Aliya İzzetbegoviç “Düşünmekten
korkmayın! Sorgulamaktan korkmayın!
Hayatın paradokslarla dolu olduğunu da bilin! Eğer
gece olmasaydı yıldızlı gökyüzünün muhteşem manzarasından
mahrum kalacaktık. Dolayısıyla ışık bizi
görmekten mahrum bırakırken, karanlık görmemizi
sağlamaktadır. Unutmayın ki cevabı olmayan bazı
sorularımızı ortaya koymadıkça ruhun varlığına dair
hiçbir delil yoktur” diyor.
Müslümanlar son zamanlarda İslam’ın güncellenmesi
meselesi etrafında yeni bir tartışma ortamı
buldular. Bu tartışmayı “dinde reform” retoriği
ile durdurmaya ve üstünü örtmeye çalışmak yerine;
risaletin birinci asrından itibaren yapılan tartışmalara,
ortaya konulan içtihat ve yorumlara bakmak ve
onları güncellemek gerekmez mi? Basit bir tespitle
“Hıristiyan dünyasında mezhepler teolojik ve kilise
devleti kontrol eder; Müslüman dünyada Emevî
Hanedanlığından (661- 750) itibarın din, devlet kontrolündedir
ve tüm mezhepler, içtihatlar… siyasidir.”
İslam tarihi boyunca kesintisiz bir güncellenme yaşandı
ve günümüzü etkileyecek tarihi bir alt yapı
inşa etti. Emevî ve Abbasî dönemi içtihatları, Endülüs
Emevîleri dönemi ile Şiâ ve İmâmiye ekolleri ile
‘Ehl-i Sünnet’ mezheplerinin (kendi tarihi dönemlerinin
ihtiyaçları dikkate alınarak) yaptıkları içtihatlarla
yaygınlaşan uygulamalara “güncelleme” yerine
“tecdit” deseler de bugüne tercümesi güncellemedir.
Bu çalışmalar sırasında dinin temel kaynakları
konusunda yapılan tartışmalar, günümüzdeki kadar
ifrat ve tefrit sınırlarını zorlamadı.
II.
Peygamberin Medine’ye hicretinden sonra İslam
tarihini konu alan kitaplarda Ashab-ı Suffe veya Ehl-i
Suffe olarak bilinen “Mescid-i Nebevî’nin bitişiğinde
yoksul sahabelerin barınması için yapılan ve giderek
bir eğitim kurumu haline gelen yer. Sözlükte “gölgelik”
anlamına gelen suffe, Medine’de evleri ve kalabilecek
yakınları olmayan sahabelerin barınması için yapılan
mekânın adı” olarak zikredilir. İslam tarihi kaynaklarında
farklı tarifler görülmese de spiritüel-ezoterik
sûfi inanışları ve yaşayışlarının bu uygulama üzerinden
meşrulaştırılmaya çalışılması dini anlamaya en
uzak anlayıştır. Suffeden bir dindarlık retoriği üretmek
ve tüm ezoterik-spiritüel-batınî inançları meşrulaştırmak
mümkün değildir. Bu anlayış dini yaşama
tarzı alışkanlığı üretmesin ve kurumsallaşmasın diye
daha sonra ortadan kalkmıştır.
III.
Türkiye ve Türkiye’nin gönül coğrafyasında huzursuzluk
had safhadadır. Karanlık mahfillerde eski
alışkanlıklarla üretilen “Güneş Motel” modelleri ile
“siyaseti dizayn etme” gayretleri tarafların arkadaş
ve siyasî grupları içinde bile karşılık bulmaktan
uzaktır. Yerli duyarlılıklarla alınan erken seçim kararının
ülkemiz ve coğrafyamız için hayırlı olması
temennisiyle “Samanyolunda Ziyafet” olan Oruç Vakitlerinizi
tebrik ederiz.