Dil ve Edebiyat (103. Sayı)
Dergi Ücretsizdir
değerleri değersizleştirmek
Milleti, millet yapan değerlerin buharlaştırıldığı
zamanlarda yaşıyoruz. Tesettür
defilelerinin, Cihat Köfte salonlarının,
balonlara okunmuş ‘Yasin’lerin, sakız çiğnemenin
‘oruç’u bozup-bozmadığının, ‘horoz’ kurban tartışmalarının
yaşandığı günlerinden geldik. Tesettür ile
ilgili “Altı şişhane, üstü Fatih” tekerlememiz vardı.
Şimdilerde kala kala ‘Şişhane’ kaldı.
Milletin değerleri, kutsalları, inançları … ekonomi,
popülerlik ve reklam için araçsallaştırıldı. Kutsal
kabul edilen değerler bayağılaştırılıp popüler bir
magazin malzemesine dönüştürüldü. Ortaya kitsce
(kiç) bir tat çıktı.
Ticari kaygılarla kurgulanan banal ve rüküş işler,
toplum çoğunluğunun takdirine mazhar olsa da
kitçtir. Davul-zurna ile Itri icra edile bilir mi? Ya da
Opera Salonlarında Kuran ve Ezan Arya şeklinde
okunmalı mı? Pop kültür formatında Kuran okuma
yarışmalarını gördükten sonra, neden olmasın?(!)
Kuran yarışması kimi çevreler tarafından ‘dindarlaşma’nın
bir göstergesi olarak görüle bilir. Sahiden
böyle mi? Tartışmasız hayır! Oruç tutmayanlarla
yapılan pahalı iftar ve sahurlar seremonileri
dindarlaşmaya bir örneklik teşkil etmiyorsa, alkış
eşliğinde icra edilen kuran okumaları neden dindarlığın
bir göstergesi olsun?
Cuma namazları, kandiller ve Ramazan’la dini
sınırlayan-özdeşleştiren ve gösteriye dönüştüren
anlayış yanlıştır. Dini özel gün ve gecelerde yoğun
bir şekilde yaşamak –modern-seküler bir anlayıştır.
Din hayatın ve zamanın içinden çekilerek belli gün
ve zamanlara yoğunlaştırıldığında, Hıristiyanlıktaki
Pazar ayinleriyle eşitlenir. Sembol, şekil, muska,
sakal, cübbe, sarık, çarşaf, cevşen, tespih, misvak
… gibi somut şekillerle sınırlanan din; dinin tevhit
bilincine en uzak olan anlayıştır.
Ramazan meydanlarda masalsı İbrani söylenceleri
eşliğinde bir festivale dönüştürüldü. Oruçsuz
iftar ve sahurlar yaygınlaştı. Bir takım ortamlarda
kimi kişilere “görünmek” gibi anlamsız bir ritüel
geliştirildi. Dindarlık ölçüsünü televizyonlardaki
programlar belirler ve nasıl bir dini anlayışa sahip
olacağımızı takip ettiğimiz kanaldaki hocanın
‘dini anlayışı’ tayin eder oldu. Din, görüntü kültürünün
egemenliğinde bir seremoni olarak “görünür
alanlarla sınırlı” yaşanmaktadır. Hâlbuki aldatmaya
yönelik bu yaşama biçimi vahye konu edilmiş ve insanoğlu
uyarılmıştır.
Bugün özellikle İstanbul’da Ramazan-Oruç bir
festival gibi yaşanmaktadır. Festivaller pagan kültürünün
birer ayini/ritüelidir ve bir toplumda festivaller
çoğalırsa, o toplum pagan geleneklere dönüş
yapmış demektir. Kutlama törenlerine dönüştürülen
dini hayat, dinin ve dindarlığın rahmet-merhamet
boyutunu anlamının dışına çıkarmaktadır. İslam,
Ramazan ve Kurban bayramları dışında kalan başka
hiçbir kutlamayı hoş karşılamaz. Din ve dindarlık,
sınırları vahiyle belirlenmiş ciddiyet gerektiren bir
yaşama biçimidir. Çağdaş-popüler kültür değerleri
bir ironiye dönüştürerek bağlamından uzaklaştırıyor.
Müslümanların buna dikkat kesilmesi lazım.
“Onlar, Allah’ı ve imana ermiş olanları kandırmak
isterler. Hâlbuki kendilerinden başka kimseyi
kandıramazlar ve bunu da fark etmezler.” (Kuran, 2/9)
“Bakın, bu ikiyüzlüler, Allah’ı kandırmaya çalışıyorlar;
hâlbuki Allah onların [kendi kendilerini] kandırmalarını
sağlıyor. Onlar namaz için kalktıklarında,
gönülsüzce, sadece insanlar görüp takdir etsinler
diye kalkarlar; Allah’ı da nadiren anarlar.” (Kuran, 4/142)
II.
15 Temmuz! Mesihçi din anlayışına kiralanmış,
vahiy anlayışından mahrum bırakılmış kiralık akıl sahiplerinin
kalkıştığı darbenin yıl dönümü. O karanlık
zaman aralığında tetik düşüren hainlerin mermileriyle
şehit düşen kardeşlerimizi rahmet ve minnetle
anıyoruz.
III.
1438/2017 Ramazan bayramınızı tebrik ediyoruz.
Bayramın coğrafyamızdaki basiretsizlik, ihanet ve huzursuzlukların
son bulduğu; kifayetsiz muhteris kralların/
krallıkların, darbeci generallerin, kardeşkanı dökücü
teröristlerin, ülkesi insanına zulmeden tiranların uyandığı
ve uyarıldığı gün olmasını Allah’tan diliyoruz.